11 Ocak 2010 Pazartesi

KAĞIDA KALEME İHANET


Teknoloji ne güzel şey değil mi? Cep telefonunuz yanınızda olmadan dışarıya çıktığınızı düşünün. Ciddi ciddi düşünün. Büyük bir eksiklik hissedeceğiniz malum. Diyelim unutkan bir insansınız. Kitabınızı, kaleminizi, almayı düşündüğünüz birşeyi, anahtarınızı, bir arkadaşınızın doğum gününü... unuttuğunuz olmuştur. Toplamda bu detaylara bakılınca sayı gerçekten büyüktür çokça unutmuşsunuzdur. Ama cep telefonunuzu unuttuğunuz. Eğer unutkanlık sağlık sorununuz değilse bir elin parmakalrını geçmez.Bilgi bilişim teknolojileri o kadar hayatımıza girdiki cep telefonundan başka. Eskiden bir büyüğe danışırdık şimdi gugıla danışıyoruz. İlkokul öğrencileri bile ödevlerini internet üzerinden yapıyor. Hani diyorlar devir bilişim çağı. Onu diyen beri gelsin hele. Nah bilişim çağı. Devir kopyala yapıştır yada ingilizcesi ile copy paste çağı. Bırakın sıradan bir öğrencinin kopyala yapıştır sayesinde kapsamlı bir ödev ortaya çıkarmasını akademik düzeyde ünvan sahibi bir hoca bile bu yolla akademik bir ders notu ortaya çıkarabilir. Evrim hep tartışılır. Eğer gerçekten evrimsel bir süreç varsa teknoloji ile insanın evrimi gerileyecek. İnsan hazıra alışkın,koca götlü bir yaratığa dönüşecek diyorum ben. Buda benim evrim tezim. Bizim geliştirdiğimiz teknoloji bizim sonumuzu getirecek. Eskiler sağlamdır sağlıklıdır deriz dururuz hep. Ruhsal ve bedensel o kadar hastalıklı bir hale geleceğizki sağlıklı olan eski nesilleri hatırlayacak hafızamız kalmayacak. Zeka ile bedenin evrimi ters orantılı ilerliyor. İnsan keşfettikçe işin kolayına kaçmaya çalışıyor. Yaptıklarımızı robotlar makinalar yapmaya başlayınca biz ne yapacağız? Gün gelecek taharet robotu yapacak adamlar dötümüzün yerini unutacağız =) İleride belkide yerinden kalkmayan elektronik cihazlarla düşünce gücüyle nesneleri kontrol edebileceğimiz bir çağa ulaşacağız. Suni insan olacağız. Almamız gereken besinleri kapsüllerle alacağız. Şimdiki çocuklar çok zeki diyoruz. Evet öyleler kafaları herşeye çalışıyor. Daha da çok şeye çalışacak. Ama gelecek nesil zeki ve tembel bir nesil olacak.Bu kadar maval okudun e sende yazdıklarını net üzeriden yazıyorsun ne iş diye bilirsini zaten bu bir özeleştiri. Neyse çokta karamsarlığa kapılmaya gerek yok. Tabi birde işin sosyal boyutu var. Malum teknoloji kolaylık. Hiç aklınıza geldimi. Birbirini çok seven bir çift. Aşkın deminde. Araya mesafeler giriyor. Delikanlı gurbete gidiyor. Okumaya, çalışmaya, askere vesaire...Internet ne gezer.Telgraf bile yok. Sadece mektup. Delikanlı oturuyor masanın başına yazıyor sevdiceğine duygularını. Seni seviyorum diyor sevdiğine. Hasretle öpüyorum gözlerinden. Koyuyor zarfa. Kalkıyor sandalyesinden. Tutuyor postanın yolunu teslim edip eve dönüyor. Sevdiğinin o mektubu okuduğu günü hayal ediyor. Aradan belki bir ay geçiyor ve sevdiği mektuba ulaşıyor. Hasretle iki dakikada okuyor. Seni seviyorum Hasretle öpüyorum gözlerinden. Sesini duyuyor kulaklarında sıcaklığını hissediyor gözlerinde. Vede oda oturup yazıyor mektubunu. Ve SENİ SEVİYORUM diyor. Delikanlı bunu okuyabilmek için belki bekliyor. Posta bu. Eski zamanlar. Gurbetlik bu,askerlik. Harbi var,zulmü var hayatın. Delikanlı mektuba ulaşamıyor belkide, şehit düşüyor bir cephede. Sevdiğine haberi aylar sonra geliyor. Üç satırlık bir mektupta o öldü diyor. Yüzü gözünde sesi kulaklarında yitip gidiyor. Seni seviyordum diyor gözündeki yaşlar...Şimdi oturup msn iletilelerimizi okuyalım. Hayatı ne kadar boşa harcadığımızı görürüz. Sevdiğinize sevdiğinizi söylerken laf olsun diye değil daha bir yürekten söyleyin.Sevginizi bol keseden harcamayın. Yazdıklarınızın içinin dolu olduğundan emin olun. Sağlıkla kalın =)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder